Bu sefer kumpirin yalancısını yaptım. Gerçeği için buraya buyrun. Tarife gel derseniz önce patatesleri haşlayıp rendelenmiş kaşar ve tereyağıyla püre haline getirdim. Yemesi kolay olsun diye sütlaç için aldığım güveç kaplarına böldüm. Evde olan malzemeleri üzerine ekleyip kısa bir süre fırında beklettim. Lezzeti gerçeğinden farksız. Sadece görsellik farkı var. Afiyet olsun...
Bu arada benimkiler sırlı ama sırsız olan güveç kapları daha sağlıklıymış.
17 Ağustos 2015 Pazartesi
5 Ağustos 2015 Çarşamba
Fethiye Yakınında Gezilecek Yerler
Ne zamandır yoktum buralarda. Biraz mola verdim gezdim gördüm geldim. Biz pek deniz kum güneş tatili yapmıyoruz. Tabi ki o tatilimizin yarısını kaplıyor ama diğer yarısı da kültür turizmi oluyor.
Bu sefer neler gördüğüme gelelim. Öncelikle her Fethiye'ye gidenin uğrayacağı yer Saklıkent. Giderken bir kere içinizde mayonuz mutlaka olsun. Belinize kadar bir suyun içinden bir halat yardımıyla karşıya geçiyorsunuz. Sonrasında su çok kuvvetli değil ama ayağınızdaki terlikleri alıp götürebilecek ölçüde. Deniz ayakkabınız varsa ayağınızda olsun. Yoksa girişte 3TL karşılığında Karadeniz'de kara lastik dediğimiz ayakkabılar kiralanıyor. Siz siz olun benim gibi hijyen korkusuyla kiralamamazlık yapmayın sonra çok yorulursunuz. Telefonlar da cebinizde ıslanabilir benden söylemesi. Fotoğraf derseniz orada çekenler var çıkışta basılmış şekilde tanesi 5 TLden veriyorlar. Ben bilmediğim için telefonu da götürdüm ama ;) Suyu buz gibi gidilip görülmesi lazım.
Oradan çıktık Saklıkent'e 20km mesafede Xhantos antik kentine gittik. Anladığım kadarıyla çok ziyaretçisi yok. Ama bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar... Biz gezerken orada bir amcaya rastladık. Amca 30 yıl Fransızlarla çalışmış, 5 yıldır da Türklerle kazı çalışmalarında bulunuyormuş. Oranın da yerlisi. O kadar güzel anlattı ki bize. Kanalizasyon sistemini, yüzme havuzlarını, mozaikleri... O olmasa boş boş bakar geçerdik. Amfi Tiyatro normalde zeminden başlar ya burada daha yüksek. Eşim demişti acaba Gladyatör savaşları falan mı vardı burada, normale göre daha yüksek diye. Meğer esirleri aslanlara parçalatıyorlarmış.
Kentin Bizanslıların eline geçeceği anlaşılınca Likyalılar bunu gurularına yedirememişler kadın ve çocuklar kendilerini toplu halde yakmış erkeklerse intihar etmiş. Bu olay 2 kere gerçekleşmiş.
Sonrasında Saklıkent'e gelmeden Gizlikent Şelalesi var oraya gittik. Epey bir merdivenle indikten sonra Saklıkent'teki gibi zorlu bir mücadele bizi bekliyordu. Sonunda çok güzel bir şelale var. Altında ıslanırken dolu yağıyor gibi oluyor ve bu su da çok soğuk. Yemeği bu alanın girişinde yemenizi öneririm hem Saklıkent'e göre çok daha uygun fiyatlı hem de çeşitli. Çok da ilgililer ama biz maalesef yemiştik.
Son durağımız ise Tlos antik kentiydi. Burada da muhteşem bir stadyum ve kaya mezarları var. Mezarların yüksekte olmasının 3 sebebi varmış. Tanrıya yakın olmak, meleklerin yer yüzüne indiğinde onları kolay bulabilmeleri ve beraber gömüldükleri hazinelerini korumak. Görülmeye değer. Xhantos ve buranın ortak özelliği bazı mezarların üst kısımlarının kayık şeklinde olması. Öldükten sonra bunu ters çevrilerek kayık haline geleceğine inanılırmış.
Ertesi gün de Ölüdeniz'e gidelim dedik ama aradığımızı bulamadık. Çok kirliydi ve kalabalıktı. Biz de biraz öncesindeki Belcekız Plajında denize girdik. Çabuk derinleşiyor. Çok da keyifliydi.
Oradan Ölüdeniz'e 7km mesafede bulunan Kaya Köye gittik. Burası da 19. ve 20. Yüzyılda bizim tarafımızdan da kullanılmış. Zaten sıvalardan da belli. Köyün özelliği hiçbir evin diğerini gölgelememesi. Kilise çok güzel ama yakından göremedik restorasyon vardı. Belki siz gidene kadar biter.
Çalış plajına da taşlı derler ama çok sayılmaz. Çok rahatsız edici değil.
Fethiye'de de geceleri pasaj içi meyhaneler var müzikleri de çok keyifli. İlgililere duyrulur. Benden nacizane gezi notları bu kadar. Sağlıcakla kalın...
Bu sefer neler gördüğüme gelelim. Öncelikle her Fethiye'ye gidenin uğrayacağı yer Saklıkent. Giderken bir kere içinizde mayonuz mutlaka olsun. Belinize kadar bir suyun içinden bir halat yardımıyla karşıya geçiyorsunuz. Sonrasında su çok kuvvetli değil ama ayağınızdaki terlikleri alıp götürebilecek ölçüde. Deniz ayakkabınız varsa ayağınızda olsun. Yoksa girişte 3TL karşılığında Karadeniz'de kara lastik dediğimiz ayakkabılar kiralanıyor. Siz siz olun benim gibi hijyen korkusuyla kiralamamazlık yapmayın sonra çok yorulursunuz. Telefonlar da cebinizde ıslanabilir benden söylemesi. Fotoğraf derseniz orada çekenler var çıkışta basılmış şekilde tanesi 5 TLden veriyorlar. Ben bilmediğim için telefonu da götürdüm ama ;) Suyu buz gibi gidilip görülmesi lazım.
Oradan çıktık Saklıkent'e 20km mesafede Xhantos antik kentine gittik. Anladığım kadarıyla çok ziyaretçisi yok. Ama bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar... Biz gezerken orada bir amcaya rastladık. Amca 30 yıl Fransızlarla çalışmış, 5 yıldır da Türklerle kazı çalışmalarında bulunuyormuş. Oranın da yerlisi. O kadar güzel anlattı ki bize. Kanalizasyon sistemini, yüzme havuzlarını, mozaikleri... O olmasa boş boş bakar geçerdik. Amfi Tiyatro normalde zeminden başlar ya burada daha yüksek. Eşim demişti acaba Gladyatör savaşları falan mı vardı burada, normale göre daha yüksek diye. Meğer esirleri aslanlara parçalatıyorlarmış.
Kentin Bizanslıların eline geçeceği anlaşılınca Likyalılar bunu gurularına yedirememişler kadın ve çocuklar kendilerini toplu halde yakmış erkeklerse intihar etmiş. Bu olay 2 kere gerçekleşmiş.
Son durağımız ise Tlos antik kentiydi. Burada da muhteşem bir stadyum ve kaya mezarları var. Mezarların yüksekte olmasının 3 sebebi varmış. Tanrıya yakın olmak, meleklerin yer yüzüne indiğinde onları kolay bulabilmeleri ve beraber gömüldükleri hazinelerini korumak. Görülmeye değer. Xhantos ve buranın ortak özelliği bazı mezarların üst kısımlarının kayık şeklinde olması. Öldükten sonra bunu ters çevrilerek kayık haline geleceğine inanılırmış.
Ertesi gün de Ölüdeniz'e gidelim dedik ama aradığımızı bulamadık. Çok kirliydi ve kalabalıktı. Biz de biraz öncesindeki Belcekız Plajında denize girdik. Çabuk derinleşiyor. Çok da keyifliydi.
Oradan Ölüdeniz'e 7km mesafede bulunan Kaya Köye gittik. Burası da 19. ve 20. Yüzyılda bizim tarafımızdan da kullanılmış. Zaten sıvalardan da belli. Köyün özelliği hiçbir evin diğerini gölgelememesi. Kilise çok güzel ama yakından göremedik restorasyon vardı. Belki siz gidene kadar biter.
Çalış plajına da taşlı derler ama çok sayılmaz. Çok rahatsız edici değil.
Fethiye'de de geceleri pasaj içi meyhaneler var müzikleri de çok keyifli. İlgililere duyrulur. Benden nacizane gezi notları bu kadar. Sağlıcakla kalın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)